ömer seyfettin

Ömer Seyfettin’in edebi kişiliği hakkında bilgi

Küçük yaşlardan itibaren yazmaya ilgisi olan yazar; gençlik yıllarında Divan Edebiyatına ait eserler okumuştur ancak ilgisini ve edebi anlamda gelişimini Tanzimat sonrası yazarlarla birlikte yapmıştır. Hikâyeci olarak ünlenen Ömer Seyfettin aslında edebiyatımıza şiirle giriş yapmıştır. Onun şiirlerinde önceleri Tevfik Fikret’in sonrasında ise Ziya Gökalp’in etkisi görülür. Edebi zevki ve dil anlayışı zaman içinde değişiklik göstermiştir.

Haftalık İzmir, Ahenk, gazetelerinde ve Bahçe, Kadın, Diken, Vakit, İfham, Zaman, Yeni Dünya, Donanma, Türk Kadını, Şair, Hüsn ve Şiir gibi dergilerde yazıları yayımlanmıştır. Ömer Seyfettin, gazetelerdeki yazılarında takma adlar kullanmıştır. Bu takma adlar; Ö, H, Ö.S, Süheyl Feridun, Perviz ve Feridun’dur. Ömer Seyfeddin, bu gazetelerde yayımlanan yazılarında Servet-i Fünun edebiyatına ve hikâyeciliğine karşı eleştiriler yapmıştır.

Edebiyat-ı Cedide anlayışıyla eserler verdiği sırada lisan üzerinde yeni bir arayışa giren Seyfettin, Ali Canip Yöntem’in de katkılarıyla yayımladığı “Yeni Lisan” adlı yazısıyla birlikte Milli Edebiyat Dönemi için önemli ve büyük bir adımı atan isim olmuştur.

Genç Kalemler Dergisi’nin çıkmaya başlaması beraberinde Ziya Gökalp’i tanımasına sebep olur. Bu tanışmanın ardından Ömer Seyfettin’in edebi anlayışında değişiklikler olduğunu söylemek mümkündür. Ömer Seyfettin yeni bir edebi anlayışın yanı sıra yeni bir hayat görüşünü de barındırır. Ziya Gökalp ile birlikte “Yeni Hayat Kadrosu” adında bir gençlik akımını başlatır. Bu akım, milli çağdaş bir dil ve kültür yaratmayı amaçlar. Bu akım milli kelimesinin üzerine kuruludur demek de mümkündür.

Ömer Seyfettin, Balkan Savaşı’na katılır ve bu süreçte de on yıllık bir esaret dönemi yaşar. Bu süreç, hikâyeciliği açısından oldukça verimlidir. Bu sırada yazdığı hikâyelerini Ali Canip Yöntem’e gönderir ve Türk Yurdu Dergisi’nde hikâyeleri yayımlanır.

Ömer Seyfettin, her zaman eserlerinde ve hayatında milli olan unsurların peşindedir. Öncelikle şiirle edebiyatımıza katılan bu isim, fennî yazıları da olmasına rağmen Türk Edebiyatı’nda her zaman hikâyeci olarak bilinmektedir. Bir başka deyişle onun hikâyelerinde şuurlu bir dil unsurunun yanında milliyetçilik duygusu da ağır basmaktadır.

Ömer Seyfetttin’in hikâyeciliğine ve hikâyelerine değinecek olursak; o, Maupassant tesiri altında hikâyeler kaleme almış bir yazardır. Hikâyelerini genel olarak birinci şahıs ağzından yazmıştır. Hikâyelerinde daha çok günlük hayatın basit olaylarına değinir; o dönemde Anadolu’da yaşayan insanları ayrıntılı biçimde işler. Hikâyelerinde milliyetçilik fikrini yoğun şekilde işleyen yazar; Türklük bilincinin ön planda tutacak karakterler yaratmıştır. Dönemin oluşmasında yeni bir lisan arayışına girdiğini belirttiğimiz Ömer Seyfettin, hikâyelerinde de yaşayan ve arınmış bir dil kullanmıştır. Hikâyelerinde kullandığı dil sade olmasına rağmen sanatsal işlevini de barındırır.

Maupassant tarzının en önemli temsilcilerinden olan yazar yaşadığı süre boyunca edebiyatımıza birçok hikâye kazandırmıştır.

Bahar ve Kelebekler adlı hikâyesi Ömer Seyfettin’in edebi hayatında olduğu kadar Türk Edebiyatı’ndaki hikâyecilik içinde önemlidir.

Kaşağı ve İlk Namaz adlı hikâyeleri kardeşleriyle ilgili hatıralarının etkisiyle yazılmışken; And, Falaka, İlk Cinayet adlı hikâyeleri de yine yazarın çocukluk döneminde yaşadığı olayların etkisiyle yazılmıştır. İlk Namaz adlı hikâyesinin İzmir’de kaleme alındığı ve telif olduğu bilinmektedir.

Tuhaf Bir Zulüm, Beyaz Lale, Bomba, Hürriyet Bayrakları, Nakarat gibi hikâyeleri ise askerlik hayatının yansıması olarak kabul edilebilir. Bu hikâyelerden Bomba, Genç Kalemler Dergisi’nde yayımlanmıştır.

Türklük bilinci ile hikâyeler yazdığını belirttiğimiz yazar; özellikle Kızılelma, Topuz, Başını Vermeyen Şehit, Kütük, Ferman, Teke Tek, Pembe İncili Kaftan adlı hikâyelerinde bu bilinci yoğun şekilde yansıtmıştır.

Yatır ve Perili Köşk hikâyeleri batıl inançları işleyen, Dama Taşları ve Koku ise mizahi tarzda kaleme alınmış hikâyeleridir. Yazarın hikâyelerinde ön planda olan özelliklerden biri mizahdır.

Primo Türk Çocuğu ve Ashab-ı Kehfimiz yeni lisanın izlerinin yoğun olarak işlendiği hikâyelerdir. Bunlardan Primo Türk Çocuğu hikâyesinin Genç Kalemler Dergisi’nde yayımlandığı bilinmektedir.

Piç ve Mehdi adlı hikâyeleri ise yazarın esaret yıllarında Ali Canip Yöntem’e gönderdiği ve Türk Yurdu Dergisi’nde yayımlanmış olan hikâyeleridir.

Bunların yanı sıra yazarın; Diyet, Üç Nasihat, Kurbağa Duası, Keramet, Çakmak, Ferman, Kütük, Büyücü, İnat, Sivrisinek, Mermer Tezgâh, Tütün gibi birçok hikâyesi de vardır.

Ayrıntılı şekilde hikâyeciliğine ve hikâyelerine değindiğimiz yazar için çoğu hikâyesinde yeni bir insan tipi oluşturmayı amaçladığı söylenebilir. Bu insan tipi geçmişteki alp tipi ile benzerlik göstermektedir. Cesur, atılgan, dürüst, boyun eğmeyen bir insan tipidir. Bunu yanı sıra hikâyelerinde I. Dünya Savaşı sonrasında Türk insanının değişimini ve o devirdeki Türk insanının kimi konulardaki fikirlerini eleştirel bir bakış açısıyla yazmıştır. Ömer Seyfeddin, yalın bir dil kullanarak sanatın toplumu yönlendirici ve bilgilendirici gücünü kullanmıştır. Okuyucu üzerinde hikâyeleri etkilidir.

Ömer Seyfettin’in eserleri

A) Şiir: Ömer Seyfeddin’in Şiirleri

B) Broşür: Vatan! Yalnız Vatan, Yeni Lisan ve Bir İstimzaç,

C) Hatıra: Balkan Harbi Ruznâmesi, Ömer Seyfeddin’in Anı Defterinden: Yahmya Kemal ve Ömer Seyfeddin, Ömer Seyfeddin: Türklük Ülküsü

Ç) Tiyatro: Canlar ve Patlıcanlar, İhtiyar Olsam da


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın